Ramazân-ı Şerîf Ayının İlk On Günü ve Fazîleti

Ramazân-ı Şerîf ayı, Allah Te‘âlâ’nın sonsuz rahmetinin bizleri kuşattığı, şeytanların büyüklerinin zincire vurulduğu, başı rahmet, ortası mağfiret sonu ise cehennemden kurtuluş olan, mukaddes zaman dilimlerinin en kıymetlisidir. Şer‘î gün, akşam vaktinin girişiyle başladığından Ramazân-ı Şerîf ayı, bu aya mahsus olan Terâvîh Namazı ile karşılanır. İlk Terâvih Namazını, ilk sahûr ve ilk iftar takip eder.

Ramazân-ı Şerîf’e kavuşmanın verdiği heyecanla hatırlanması lâzım gelen en mühim konu, bu ayı ihyâ etmenin fazîletleri ve bu fazîletlere erişmenin yollarıdır.

Bu ayda işlenecek amellerden hâsıl olacak sevaplar katlanacağı gibi, işlenen günahların vebâl ve azâbının büyük olacağını da asla unutmamalıyız.

Bu şuurla, Ramazân-ı Şerîf ayını karşılarken bütün günahlarımız için bir daha yapmamak üzere tevbe ve istiğfâr etmeli, bu ayda kazanacağımız güzel duygu ve hassâsiyetleri senenin tamamına yayma konusunda büyük bir kararlılıkla, fazîlet ve bereketlerden istifâdeye gayret etmeliyiz.

Duâ ve Zikirler

İlk on gününün rahmet olduğu haber verilen Ramazân-ı Şerîf ayının ilk diliminde rahmet mânâsına bağlı olarak Allah Te‘âlâ’nın rahmeti talep edilir. Bu talebi hakkıyla gerçekleştirmek için on gün boyunca şu zikre devam edilir:

“يَا اَرْ حَمَ الرَّاحِمِينَ”

(Ey acıyanların en merhametlisi!)

Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Ramazân-ı Şerîf ayına girmeden önce, yani Şa‘bân-ı Şerîf ayının son gününde Ashâbı’nı bu ayın fazîletleri konusunda uyarmış, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’nin bu ay içinde bulunduğunu hatırlatmış, gündüzünü oruçlu, gecesini ise Terâvîh vesilesiyle kıyâm üzere geçirmenin lüzûmunu beyân etmiştir. Bu ayda yapılacak amellere karşılık verilecek sevapların katlanacağını müjdeleyip işlenen haramların ve çiğnenen yasakların vebâl ve azâbınınsa çok büyük olacağını bildirerek bunlardan sakındırmıştır. Oruçluyu iftar ettirmenin mükâfatının çok büyük olacağını haber verip bu ayı hakkıyla ihyâ edenlerin hakîkî kurtuluşa erişeceklerini müjdelemiştir.

Sözünü ettiğimiz hadîs-i şerîfin devamı şöyledir: “…O hâlde, onda dört hasleti çoğaltın, bunların ikisiyle Rabbinizi râzı edersiniz, diğer ikisine de mutlaka muhtaçsınız. Rabbinizi, kendisiyle râzı edeceğiniz iki haslet; ‘Lâ ilâhe illâllâh’ şehâdeti ve istiğfardır. Mutlaka onlarsız duramayacağınız diğer ikisi ise; Allâh’tan cennet isteyip, cehennemden O’na sığınmanızdır.”(İbnü Huzeyme, Sıyam:8, no:1887, 3/191-192; Beyhakî, Fedâilü’l-evkāt, no:37, sh:146-148; Şu‛abu’l-îmân, no:3336, 5/223-224)

 Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in hadîs-i şerîfte ifâde buyurduğu dört hasleti Seyyid Muhammed Alevî el-Mâlikî (Kuddise Sirruhû) Hazretleri bir duâda cem etmiş ve şöyle duâ edilmesini tavsiye etmiştir:

”أَشْهَدُ أَنْ لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ، أَسْتَغْفِرُ اللّٰهَ الْعَظِيمَ، اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْجَنَّةَ وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ النَّار“

 “Ben şahitlik ederim ki Allâh (Celle Celâluhû)dan başka İlâh yoktur, yine şahitlik ederim ki Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) O’nun kulu ve Rasûlü’dür. Yüce Allâh’dan mağfiret talep ediyorum. Ey Allâh! Gerçekten ben Senden cennetini istiyorum, cehennemden Sana sığınıyorum.”

Takvâlı olmak bir mü’minde senenin tamamında bulunması gereken bir haslettir. Bunu sağlamada muvaffak olamayan mü’minlerin en azından Ramazân-ı Şerîf ayında bunu sağlayabilmek için gayret göstermeleri elzemdir.

Ramazân-ı Şerîf ayının ilk on gününde bizleri kuşatacak olan rahmetten mahrum kalmamaya özen göstermeli, bunun için mükellefiyetlerimizin yanı sıra Ramazân-ı Şerîfe mahsus iftar, sahûr ve terâvih duâlarını elden bırakmamalı, yüce kitâbımızın nâzil olduğu bu ayda Kur’ân-ı Kerîm tilâvetiyle meşgul olmalı ve mukabelelere devam etmeliyiz.

Ramazân-ı Şerîf ayı, zikir ayıdır. Bu ayda zikredenlere, sâir aylara nazaran daha çok ecir ihsân edilecektir. Nitekim Tâbiînin büyüklerinden İbrâhîm en-Nehaî (Rahimehullâh) şöyle buyurmuştur: “Ramazan-ı şerifteki bir oruç, bin oruçtan, bir tesbih, diğer aylardaki bin tesbihten, bir rekât diğer aylardaki bin rekâttan üstündür.” (Süyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr, 2/228)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir