Ne kadar güzel Kur’an okursa okusun birine “kurra” derken titremek lazımdır.
Malumunuz odur ki “kurra” kelimesi “Kâri'” kelimesinin cemidir ve ıstılahî anlamı itibarıyla Kur’an-ı kerim’in kıraatlerini zapt etmiş kişi anlamına gelir. Yani bu kelimeyle efendimizden kıraat rivayet edebilme yetkisine sahip mutehassıs hafızlar kastedilir. Herhangi birinin “kurra” sıfatına sahip olabilmesi için o şahsın;
1. Mükemmel derecede hıfzının olması,
2. 10 kıraatin tamamını imam, ravi ve tarikleriyle birlikte zaptetmiş olması,
3. Kıraatleri nakletme yetkisi olan bir mukriden icazet almış olması,
4. Kıraatlerin hüccetlerini değerlendirebilecek kadar Arap dili gramerine vakıf olması,
5. Hatt-ı Mesahif-i Osmani’yi biliyor olması,(Bu ifadelerle kastımız Hz. Osman döneminde çoğaltılan mushaf metinlerinin yazım ve imla özelliklerini bilmek ve yazılan mushaflar arasındaki yazım ihtilaflarına vakıf olmak)
6. İhtilaf-ı Mesahif-i Osmani’yi bilmiş olması,(Bu ifadelerle kastımız Hz. Osman döneminde çoğaltılan mushaf metinlerinin yazım ve imla özelliklerini bilmek ve yazılan mushaflar arasındaki yazım ihtilaflarına vakıf olmak)
7. Tecvid ve Tashih-i Huruf ilimlerine vakıf olması,
8. Tefsir ve Ulum-u Kuran alanlarına aşina olması,
9. Köklü kıraat literatürünü oluşturan tasnifleri okuyup bellemesi,
10. Rivayet edeceği kıraatleri mükemmelen temyiz kabiliyet ve zekasına sahip olması
11. Ve en nihaye ilmiyle amil müttaki bir zat bulunması elzemdir!!!
Bu şartları taşımayan bir şahsın “kurra” olarak adlandırılması son derece yanlış ve ürpertici bir şeydir. Son olarak Efendimizin şu mübarek hadis-i şeriflerini buraya aktararak konuya nokta koyalım:
“İş (bütün amel ve sıfat ve mevkiler), ehlin gayrısına tevdi edildikte, kıyamete intizar et!”
Sadaka rasulullah ve netaka habibullah fi ma kal ev kema kal…